Aile Hukuku

Aile Hukuku

Aile Hukuku toplumu oluşturan bireylerin kurdukları aile birliğinin sağlıklı ve mutlu bir şekilde devamı için kurulmuştur. Kimse, kurduğu yuvanın bir gün dağıldığını görmek istemez. Aile bireyleri arasında yaşanan sürtüşmeler ve davranış bozuklukları ailenin devamını güçleştirebilir. Arzu edilmese de boşanma gündeme gelebilir. Psikolojik ve hukuki bir süreci olan boşanmanın en doğru şekilde yönetilmesi ve tarafların haklarının korunarak en başarılı şekilde sonlandırılması tüm aile bireyleri için büyük öneme sahiptir.

Boşanma davasının sonuçlanma süresi boşanma davasının türüne ve adliyedeki iş yoğunluğuna bağlı değişir. Anlaşmalı boşanma davası en kısa süren boşanma davası türüdür. Genellikle, birkaç duruşma sonunda mahkemece karar verilmektedir. Anlaşmalı boşanma olmayan boşanma davalarına çekişmeli boşanma davaları denir. Davacılar ve davalılar (taraflar), anlaşmalı boşanmadan farklı olarak; boşanma, boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu hususlarında bir uzlaşmaya varamamış olduklarından bu davalarda hâkim daha fazla araştırma yapar ve birçok tanık dinler. Bu durum da yargılamanın uzamasına sebep olur.

Türk Medeni Kanununda düzenlenen aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıkları çözmek Aile Mahkemelerinin görev alanına girer. Bu sebeple, boşanma nedeni ne olursa olsun bütün boşanma davaları Aile Mahkemelerinde açılmak zorundadır. Aile Mahkemelerinin olmadığı yerlerde Asliye Hukuk mahkemeleri de boşanma ve ayrılık davalarına bakmaya görevlidir. Boşanma, geçerli olarak kurulmuş olan bir evlenmenin, eşlerden birinin talebi üzerine, kanunda öngörülen sebep ve koşullara dayanılarak mahkeme kararıyla sona erdirilmesidir.

Kaan Hukuk, gerek Türk vatandaşları gerekse Türk vatandaşı ve yabancılar arasındaki evlenme, nişanlanma, boşanma, nafaka yükümlülükleri, velayet, eşler arasındaki mal rejimleri, hısımlık, soybağı kurulması, evlat edinme, çocuk malları, aile malları ile vesayet gibi konularda aile hukukundan doğan ihtilafların mahkeme önünde çözümünde ve taraflar arasında protokol düzenlenmesinde müvekkillerine Medeni Kanun, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve ilgili milletlerarası sözleşme ve kanunlarda yer alan hükümler çerçevesinde özel hayatın gizliliğine büyük özen ve dikkat göstererek hizmet verir.

Kaan Hukuk tarafından Aile Hukuku alanında verilen hizmetlerden bazıları şunlardır:

  • Boşanma ve soybağı davalarının yürütülmesi,
  • Anlaşmalı boşanmalarda protokol düzenlenmesi ve yürütülmesi,
  • Çekişmeli boşanma davalarında maddi ve manevi tazminat taleplerinin sunulması,
  • Boşanmadan sonra mal varlığı tasfiyesinin yürütülmesi,
  • Velayet ve nafaka hükümlerine aykırı davranılmasına karşı hukuki çözüm yolları üretilmesi,
  • Aile içi şiddet ve benzeri hallerde tedbir kararı alınması,
  • Evlat edinmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümü,
  • Evlenecek taraflar arasında yapılacak malvarlığı sözleşmeleri hakkında danışmanlık hizmeti sağlanması,
  • Nişanlanmanın sona ermesinden kaynaklanan ihtilafların çözülmesi,
  • Aile Mahkemelerinde görülen tüm uyuşmazlıkların çözümü,
  • Aile hukuku alanında tüm mevzuatın güncelliğinin takibi.
Aile Hukuku hangi önemli konuları içerir?

Aile Hukuku aile bireylerinin haklarının korunması ile boşanma sürecinin doğru şekilde yürütülmesini düzenler.

Aile Konutu
Resmen evli olan karı-kocanın beraber yaşadıkları, ortak yaşamlarını birlikte geçirdikleri, sürekliliği olan yaşam alanıdır. Eşlerin birden fazla evi olsa da yalnızca bir tanesi, yoğun olarak yaşadıkları ev, aile konutu olur. Zaman zaman yaşanılan yazlık, dağ evi, yayla evi gibi yerler aile konutu olarak nitelendirilmez.
Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Eşiniz sizin rızanız olmadıkça kira sözleşmesini feshederek evinizi tahliye etmenize neden olamaz, evi başkasına satamaz, ev üzerinde ipotek tesis edemez.
Aile konutu üzerindeki haklarınızı tam olarak korumanız için tapuda şerh koymanız doğru olacaktır. Aile konutu şerhi için dava açıp mahkemeden karar alınması zorunluluğu yoktur. Bulunduğunuz yerdeki Tapu Sicil Müdürlüğü’ne yanınızda gerekli evraklarla (Nüfus cüzdanınız, evlilik cüzdanınız ve muhtarlıktan alacağınız ikametgah belgesi) gidip istemde bulunmanız yeterli olacaktır.
Tapuda bu şerh bulunmasa dahi eşinizle birlikte yaşadığınız ev aile konutudur. Lakin eşiniz bu evi satarsa burada iki sonuçla karşılaşılabilir. Eğer evi satın alan kişi bu evin aile konutu olduğunu biliyor ise, satışın iptali için dava açabilirsiniz. Bilmiyorsa, satın alan kişinin iyi niyeti korunur ve satış iptal edilemez. Bu nedenle, tapuda aile konutu şerhi koydurmanız hak kaybına uğramanızın kesinlikle önüne geçecektir.

Aldatma Durumu
Evlenme ile kurulan evlilik birliği cinsel sadakat yükümlülüğünü de beraberinde getirir. Aldatma (zina) evlilik birliğine karşı yapılmış en büyük hakaret ve sadakatsizliktir. Bu sebeple mutlak bir boşanma sebebidir. Hâkim zinanın varlığına ikna olursa, başka bir sebep olmaksızın evliliği sona erdirir.
Zina sebebine bağlı olarak boşanmak isteyen eş bunu hukuka uygun her türlü delille ispatlayabilmelidir.
Zina sebebinin öğrenildiği tarihten itibaren altı ay ve her durumda zina eyleminin gerçekleşmesinin üzerinden beş yıl geçmesiyle zina sebebine dayanarak boşanma davası açma hakkı düşer. Böyle bir durumda boşanma sebebi olarak evlilik birliğinin temelinden sarsılması dayanak gösterilerek boşanma davası açılabilir. Boşanma davasını açarken boşanma sebebinizi hem zina hem evlilik birliğinin temelinden sarsılması olarak göstermeniz lehinize olacaktır.
Zina sebebiyle boşanma halinde, mal rejiminin tasfiyesi davasında hâkim zina yapan eşin artık değerdeki pay oranının azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir. Kural olarak boşanmadan sonra eşler artık değer üzerinde eşit olarak yani ½ oranında hak sahibidir. Ancak eşlerden biri zina yapmışsa bu oran hâkim tarafından azaltılabilir veya tamamen ortadan kaldırılabilir. Aynı durum hayata kast sebebiyle boşanmada da söz konusudur.
Biseksüel birliktelikler zina sayılmamaktadır. Ancak haysiyetsiz yaşama veya evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebeplerine dayanarak boşanma davası açabilirsiniz.
Eşinizin zina yaptığını ispat için telefon görüşmelerinin veya mesajların içerikleri GSM operatörlerinden temin edemezsiniz. Çünkü görüşmeler ve mesajlaşmalar kaydedilmemektedir. Diğer taraftan, konuşma ve mesajların tarih ve saatlerine ilişkin bilgiler talebiniz üzerine mahkemece GSM operatörlerinden istenebilir.
Evlilikte sadakat yükümlülüğü boşanma davası sürecinde devam eder. Boşanma kararı kesinleşinceye -Boşanma kararı verilip, temyiz edilirse Yargıtay’ca onanıncaya kadar- eşler birbirine sadık kalmalıdır. Aksi halde bu durum zina teşkil eder.
Kişiyle tek seferlik bir cinsel ilişki zina sebebiyle boşanma davası açmak için yeterlidir. Dava açmak için eşiniz ve 3. Kişi arasında duygusal bir bağ olması şartı aranmaz.
Zina hukuka uygun her türlü kanıtla (otel kayıtları, fotoğraflar, mektuplar, sms mesajları, tanık beyanları vs.) ispat edilebilir. Lakin yemin ve ikrar zina sebebiyle açılmış bir boşanma davasında delil olarak kabul edilmeyecektir.
Eşlerden birinin daha önce zinaya başlaması daha fazla kusurlu olduğu anlamına gelmez ve diğer eşe zina yapma hakkı vermez. Bu sebeple her iki eş de zina eylemini gerçekleştirmişlerse her iki eş de birbirlerine boşanma davası açabilirler.
Zinadan söz edebilmek için cinsel bir ilişkinin varlığı gereklidir. Cinsel ilişki içermeyen kur yapmalar sadakatsizlik olsa bile tek başlarına zina sebebiyle boşanma davası açmak için yeterli değildirler. Sadece, zinanın varlığına fiili karine oluşturabilirler. Eşlerden birinin geçerli bir sebep yokken karşı cinsle ev, otel gibi kapalı mekânlarda yalnız kalması, tenha yerlerde görülmesi, samimi fotoğraflar çektirmesi, sık sık ve özellikle gece vaktinde telefonla konuşması gibi hallerde zina gerçekleşmiş olarak kabul edilir.


Eşlerden Birinin Akıl Hastalığına Yakalanması

Akıl hastası olan eşin eylemleri iradi olmadığından anlaşmalı boşanma yoluna gidilemez.
Akıl hastalığı iyileşmez durumda ve evliliği çekilmez hale getiriyorsa, mevcut koşullarda akıl hastalığı bir boşanma sebebidir. Ancak söz konusu akıl hastalığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi gerekmektedir.
Bu durumda boşanma davası veya evliliğin iptali davası açabilirsiniz.
Herhangi bir süre bekleme mecburiyeti yoktur. Dava her zaman açılabilir.
Eşlerden birinin akıl sağlığını yitirmesi durumunda ve mali durumu nafaka ödemesine yeterli ise yoksulluk nafakası isteyebilirsiniz.
Eşin rahatsızlığı tedavi edilebilir bir rahatsızlık ise ve eş tedavi olmayı reddetmiyor ise bu rahatsızlık başlı başına bir boşanma sebebi olarak değerlendirilmez.

Anlaşmalı Boşanma
Boşandığınız eşinizle yeniden evlenip, tekrar boşanmak isterseniz anlaşmalı boşanmada bir yıllık süre, son yaptığınız evliliğin süresi dikkate alınarak belirlenecektir.
Bir yıllık süre dolmadıysa, anlaşmalı boşanma yoluna gidilemez ancak dava reddedilmez. Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, diğer boşanma sebeplerinin gerçekleşip gerçekleşmediği, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığının araştırması yapılır ve sonuca göre karar verilir.
Bir yıllık süreyi birlikte geçirip geçirmemenin anlaşmalı boşanmaya etkisi yoktur. Bir araya hiç gelmemiş de olsanız bir yıllık süre sonunda anlaşmalı boşanma davası açabilirsiniz.
Evlilikte bir yılın dolup dolmadığını hâkim kendiliğinden araştıracak ve gözetecektir.
Evlilik tarihinden davanın açıldığı tarih arasında bir yıl geçmelidir. Davanın açıldığı tarih ise boşanma davası dilekçesinin harcı ödenerek mahkemeye verildiği tarihtir.
Dava açıldıktan sonra anlaşmalı boşanmanın gerçekleşmesi sadece ıslah yoluyla mümkündür.
Hâkim anlaşmalı boşanmaya ilişkin şartların gerçekleştiğine kanaat getirirse boşanmaya karar verir. Boşanmanın ne kadar süreceği aranızdaki anlaşmanın içeriğine ve mahkemenin iş yüküne bağlıdır. Genellikle birkaç duruşma sonunda karar verilmektedir.
Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Eğer bu şartlar tamam olursa hakim boşanmaya karar verecektir.

Ayrılık Durumu
Terk edilme sebebiyle boşanma davası açabilmeniz için eşinizin ortak konuttan ayrılmasının hukuka aykırı şekilde gerçekleşmiş olması gerekir. Ayrılık kararı sebebiyle ortak konuttan ayrılmak hukuka uygun olduğunda terk sebebiyle boşanma davası açamazsınız.
Mahkeme tarafından ayrılık kararı verilebilmesi için ayrılığa veya boşanmaya ilişkin açılmış bir dava olmalıdır. Boşanma sebepleri gerçekleşmelidir. Ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunmalıdır.
Açılan bir davada davacı boşanma davası açmakta haklı ise ( mesela davalı eşi ona hakaret edip şiddet uyguladıysa), mahkemece tarafların barışma ve evliliklerini devam ettirme ihtimali olduğu kanaatine varılırsa bu durumda ayrılık kararı verilir.
Boşanma sebepleri gerçekleşmişse isterseniz yalnızca ayrılığa ilişkin dava açabilirsiniz. Dava ayrılık davası ise hâkim boşanmaya hükmedemez.
Ayrılık süresi en az bir yıl en çok üç yıldır. Bu sınırlar dâhilinde olmak üzere süre hâkim tarafından takdir edilecektir. Ayrılık süresi ayrılık kararının kesinleştiği tarihten itibaren başlayacaktır.
Kanun uyarınca bir yıldan üç yıla kadar verilen ayrılık kararı sonunda evlilik birliği yeniden kurulamamış olursa hâkim hakkınızda boşanma kararını verecektir.

Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması
Eşiniz bir başkasıyla karı koca gibi uzun zamandır yaşıyorsa, bu durumda eşiniz ağır kusurludur. Eğer sizin de az da olsa kusurunuz varsa, söz konusu evliliğin devamının korunmaya değer bir yönü olmadığı ve bu nedenle itirazınızın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu kabul edilir. Bu durumda boşanmaya karar verilir.
Kusurlu olan Davalının boşanmaya karşı çıkması evliliğin kurtarılmasına yönelikse, bu durum hakkın kötüye kullanılmasını teşkil etmez. Bu durumda, dava reddedilir yani boşanma kararı verilmez.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle açılan boşanma davalarında, davanın kabulü için davalının az da olsa bir kusurunun olması gerekir.
Boşanma sebeplerinden herhangi birine dayanarak açtığınız boşanma davasının reddedilmesi durumunda kararın kesinleştiği tarihten ibaren üç yıl geçmiş ve bu üç yıl içerisinde ortak hayat yeniden kurulamamışsa, evlilik birliğinin temelinden sarsılması söz konusudur. Eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilecektir.
Her kadın doğum yapma hakkına haizdir. Eşinizin tıbbi zorunluluk olmadığı halde gebeliğinizi sonlandırmanız için size baskı yapması, duygusal şiddet içerdiği için, evlilik birliğinin sarsılmış olduğu gerekçesiyle boşanma davası açabilirsiniz. Aynı şekilde çocuk sahibi olmak istemeyen kadınların da evlilik birliğini sarsmaları nedeniyle dava açılabilir ve boşanma talep edilebilir.
Hâkim tarafından boşanma kararı verilebilmesi için birliğin temelinden sarsılmış olması gerekir. Ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmemelidir artık. Evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korumaya değer bir yarar kalmamış olmalıdır. Yaş farkı tek başına boşanma sebebi değildir. Yaş farkının boşanma sebebi olabilmesi için evlilik birliğini sarsıyor olması gerekmektedir.
Kusurlu taraf da dava açma hakkına sahip olsa da tam kusurlu eş Yargıtay uyarınca davacı olmamalıdır.
Davalıya atfı mümkün hiçbir kusur söz konusu değilse tam kusurlu eşin açtığı evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası reddedilmelidir. Davalının az da olsa kusuru olmalıdır.
Az kusurlu davalının açılan davaya itiraz hakkı bulunmamaktadır. İtiraz hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise reddedilir. Hakkın kötüye kullanılması sayılan itirazlar, birlikte yaşamaktan kaçınanın itirazı, hakaret edenin itiraz, yabancı mahkemede boşanma kararı almış olanın itirazı vb., Evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korumaya değer bir yarar kalmamalıdır.

Fiili Ayrılık Sebebiyle Boşanma
Fiili ayrılık Medeni Kanun’da düzenlenmiş mutlak bir boşanma sebebidir. Buna göre boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.
Fiili ayrılık sebebiyle boşanmak için gereken koşullar şunlardır:
-Reddedilmiş bir boşanma davası bulunmalıdır,
-Ret kararı kesinleşmelidir.
-Ret kararının kesinleşmesinden sonra en az üç yıl geçmiş olmalıdır.
-Ret kararının kesinleşmesinden sonra ortak hayat yeniden kurulamamış olmalıdır.
Boşanma davanıza bakan mahkemenin verdiği ret kararı kesin bir karar değildir. Bu kararın kesinleşmesi için ya temyiz süresinin temyiz olunmaksızın geçmesi ya da temyiz edilen kararın Yargıtay’ca onanması gerekir. Ancak, davadan feragat söz konusuysa, davanın kesinleşme tarihi feragat tarihidir. Aleyhine başvurulacak hiçbir kanun yolu kalmayan karara kesinleşmiş karar denir.
Eşinizle aranızda birden çok boşanma davanız varsa üç yıllık süre şartı hangi dava için gerçekleşmişse o davaya dayanak alarak davayı açmalısınız. Örnek olarak iki ayrı tarihte iki ayrı boşanma davası açtınız. Birincisinde ret kararı verildi. Kesinleşmedi ve Yargıtay’da incelenmesi devam ediyor. İkinci ret kararı kesinleştiyse, ikinci davaya dayanarak davanızı açmalısınız.
Feragat sebebiyle reddedilen boşanma davaları da fiili ayrılık sebebiyle boşanma davalarına dayanak oluşturabilir. Ayrıca, bu durumda üç yıllık bekleme süresinin başlama tarihi, feragat tarihidir.
Şayet eşinizin soyadını kullanmakta menfaatiniz varsa, soyadını kullanmanızın eşinize zarar vermeyeceğini ispat ettiğiniz takdirde isteminiz üzerine aile mahkemesi tarafından eşinizin soyadını taşımanıza karar verilebilir.

Yabancı Mahkemelerde Boşanma
Yabancı mahkemenin vermiş olduğu boşanma kararının aslı mühürlü ve ıslak imzalı olmalıdır. Karara apostil şerhi de eklenmelidir. Gereken belgeler:
-Yabancı mahkemenin boşanma kararının kesinleşmiş olduğunu gösterir şerh yahut belge.
-Yabancı mahkeme kararının Türkçe çevirisi. Çeviri yeminli tercüman aracılığıyla yapılmalıdır ve daha sonra noterce veya konsoloslukça onaylanmalıdır.
Yurtdışında alınmış olan boşanma kararının Türkiye’de geçerli olması için Türkiye’de aile mahkemesinde tanıma ve tenfiz davası açılması gerekir.
Tanıma ve tenfiz kararı verilebilmesi için boşanmanın yurtdışında kesin olarak sonuçlanması gerekmektedir. Bu davalarda yeniden yargılama yapılmaz, ilk yapılan yargılamanın Türk hukukuna uygun olup olmadığı araştırılır.
Taraflardan birinin hatta ikisinin de Türk olmaması boşanma davasının Türkiye’ de açılmasına engel değildir. Eşlerin ayrı vatandaşlıkta olmaları hâlinde müşterek mutad mesken hukuku, bulunmadığı takdirde Türk hukuku uygulanır.

Hayata Kast Edilmesi
Hayata kast edilmesi, karı veya kocadan birinin, diğer eşi öldürmek amacıyla yaptığı eylemlerdir. Medeni Kanun’da düzenlenen boşanma sebeplerinden biridir.
Hayata kast eyleminin öğrenilmesinden itibaren altı ay, öğrenilmese bile eylemi takip eden 5 yıl içerisinde dava açılmalıdır.
Eşin yakınlarını öldürmeye yönelik eylemler bu kapsama girmez, eylemin mutlaka eşe yönelik olması gereklidir. Buna karşın, diğer boşanma sebeplerinden olan suç işleme sebebiyle veya evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası açabilirsiniz.
Ölüm tehlikesine seyirci kalınması durumunda hayata kast varsayılır. Bir kaza sonrası ağır yaralanan eşini, tedavi görmeyerek ölmesini sağlamak amacıyla hastaneye götürmeyen eşe bu kapsamda boşanma davası açılabilir.
Hayata kast sebepli boşanma davası açabilmeniz için, eşinizin eylemi öldürmeye yönelik olmalıdır, dolayısıyla öldürme amaçlanmıyorsa, şiddet bu kapsama girmez.
Ciddi olarak ifade edilse de, öldürme tehdidi hayata kast sebebiyle boşanma davası açma hakkını eşe vermez.

Haysiyetsiz Hayat Sürülmesi
Haysiyetsiz hayat sürme toplumdaki anlayışa göre belli bir süreden beri devamlı olarak namus, şeref ve haysiyet kavramlarıyla bağdaşmayacak şekilde yaşamaktır. Haysiyetsiz hayat sürme Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiş olan boşanma sebeplerinden biridir.
Ayyaşlık, kumarbazlık, homoseksüellik, uyuşturucu bağımlısı olmak, randevu evi işletmek gibi hallerde kişinin haysiyetsiz hayat sürdüğü kabul edilir.
Bu davalarda belirli süreler yoktur ancak haysiyetsiz hayat sona erdikten uzun süre sonra açılan bir davada mahkemece boşanmanın reddi yönünde karar verilmesi ihtimali yüksektir.
Eşinizin haysiyetsiz yaşam sürdüğü mahkemece tespit edilir ve boşanmaya karar verilirse, çocuğun velayeti haysiyetsiz hayat süren kişiye verilmez.
Haysiyetsiz hayat sürmeyi dayanak göstererek, boşanma veya ayrılık davası açabilirsiniz. Bununla birlikte, açılmış olan bir boşanma davasında hakim barışma ihtimali görürse boşanma yerine ayrılığa karar verebilir.
Kumar alışkanlığı olan ve ailenizi fakirliğe sürükleyen eşinize haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma davası açabilirsiniz. Burada önemli olan husus eşin evlenirken bu durumu biliyor oluşu değil bu durumun evlendikten sonra ortak yaşamı çekilmez hale getirmiş olmasıdır.

Mal Paylaşımı
2002 yılından önce yasal mal rejimi mal ayrılığı iken 2002 yılından sonra yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma olarak kabul olmuştur. Bu sebeple 1998’ten 2002’ye kadar olan süre için mal ayrılığı ( eğer başka bir rejim seçilmediyse) 2002-2005 yılları arasında ise edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanacaktır.
Krediyle ortaklaşa alınan mülkiyet. Eğer eşler mülkiyetin kimde kalacağı konusunda anlaşmaya varamamışlar ise boşanma sonrasında uygulanacak mal rejimi devreye girer. Eğer bu rejim, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma ise, ev hangi eşin üzerineyse mülkiyet onda kalmaya devam eder ancak, bu eş diğer eşe mal rejiminin tasfiyesine ilişkin hükümler çerçevesinde mahkemece hesaplanacak bir miktarı ödemek zorundadır. Boşanma davasının açılma tarihinden önce ödenen krediler edinilmiş mal, sonrasında ödenenler ise kişisel mal olarak kabul edilir ve hesaplamalar buna göre yapılır. Boşanmadan sonra ev kimin mülkiyetindeyse kredi borçlarından da o sorumlu olacaktır.
1 Ocak 2002’den itibaren (Farklı bir mal rejimi seçilmediyse) tüm evli çiftler için uygulanacak yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimidir. Bir eşin edinilmiş malları şunlardır:
-1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler,
-Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
-Kişisel mallarının gelirleri,
-Edinilmiş malların yerine geçen değerler.
Edinilmiş mallar tasfiyeye girerken kişisel mallar tasfiyeye girmez. Aşağıda sayılanlar kişisel maldır:
-Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
-Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
-Manevî tazminat alacakları,
-Kişisel mallar yerine geçen değerler.
Ailenizden size geçen mallar kişisel malınızdır. Boşanma durumunda eşiniz kişisel malların değerlerinden alacak hakkı talep edemez. Ancak bu malların geliri varsa bunlar edinilmiş mal sayılacağından sadece bu kısmın yarısı için katılım alacağı talep edebilir. Örneğin; eşlerden birine miras kalmış olan daireyi diğer eş talep edemez. Ancak bu dairenin kira geliri edinilmiş mal olarak kabul edilir ve diğer eşin bu kira bedeli üzerinde talep hakkı vardır.
Kural olarak evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyalarının, kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayıldığı ve boşanma durumunda kadına iadesinin gerektiği Yargıtay tarafından kabul edilir. Ziynetlerin aynen iadesi mümkün değilse (bozdurma vb. hallerde) bedelleri iade edilecektir. Ziynet eşyaları kişisel mal kategorisine girmektedir. Ancak ziynet eşyalarının evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı gibi çeşitli sebeplerle iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin ve kadının isteği ve onayı ile bozdurulup harcandığının kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iadeden kurtulur.
1 Ocak 2002’den itibaren (Farklı bir mal rejimi seçilmediyse) tüm evli çiftler için uygulanacak yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimidir. Buna göre evlilik süresi içinde edinilmiş olan mallar kimin üzerine olursa olsun bir ortaklığın varlığı kabul edilir. Kanunda kişisel mal olarak sayılmış olan mallar dışında evlilik birliği süresi içinde edinilmiş mallar paylaşıma katılır.

Türk Medeni Kanunu uyarınca; Kişisel Mallar:

-1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
-2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
-Manevî tazminat alacakları,
-Kişisel mallar yerine geçen değerler.

Edinilmiş Mallar:

-Çalışmasının karşılığı olan edinimler,
-Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
-Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,
-Kişisel mallarının gelirleri,
-Edinilmiş malların yerine geçen değerler.
Yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin yanı sıra eşler mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı veya mal ortaklığı rejimlerinden bir tanesini seçme hakkına da sahiptirler.

Nafaka Ödenmesi
Tedbir nafakası: Hâkim boşanmadan önce veya boşanma davası sırasında eş ve reşit olmayan çocuklar yararına nafakaya hükmedebilir.
Yoksulluk nafakası: Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
İştirak nafakası: Çocukların geleceğinin korunması-eğitimi-terbiyesi için boşanma kararından sonra velayeti kendisine verilmemiş olan eşin çocukları için vermesi gerekli olan bir nafaka çeşididir.
Nafakaya ilişkin kararlara uymayan eş hakkında üç aya kadar tazyik hapsi verilebilmektedir. Ancak bunun için öncelikle eşinizle ilgili bir icra takibi başlatmalısınız. İcra takibine ve borçluya ve varsa avukatına tebligat yapılmasına rağmen ödenmesi gereken sürede nafaka ödenmezse, icra takibini yaptığınız yerdeki icra mahkemesine şikayette bulunmalısınız. Aylık nafakaya hükmedilmesi halinde icra emrinin tebliği ile şikayet tarihi arasında işlemiş en az bir aylık nafaka borcu bulunmalıdır.
İcra ve İflas Kanunu’nda yer alan hükümlere ilişkin olarak icra ceza mahkemeleri tarafından verilen hapis cezalarına tazyik hapsi denilmektedir. Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen, yani nafakayı belirlenen sürelerde ödemeyen kişiye, şikayet üzerine, 3 aya kadar tazyik hapsi verilir.
Nafaka ister tedbir, ister iştirak, isterse yoksulluk nafakası olsun, nafakanın ödenmemesi halinde şikayet üzerine 3 aya kadar tazyik hapsi cezası verilir.
Nafaka ödenirse hapis cezası kalkar. Ayrıca hapis cezası uygulanmaya başlanmış olsa dahi nafaka borçlusu borcunu ödediği takdirde tahliye edilir.
Başka bir erkekle fiilen evliymiş gibi karı koca hayatı yaşayan, geçimi bu kişi tarafından sağlanan kadın lehine tedbir nafakasına hükmedilmez.
Tedbir nafakası verilirken tarafların kusur durumu incelenmez, burada amaçlanan boşanma davası sırasında eşin ekonomik olarak zor duruma düşmesinin önüne geçilmesi için tedbir alınmasıdır, dolayısıyla nafakanın kaldırılmasına karar verilmez.
Tedbir nafakası davanın açıldığı tarihte hak edilir, dolayısıyla hakim tedbir nafakasına dava tarihinden itibaren hükmeder.
Dava sonuçlanıncaya kadar, daha önce istemediğinizi beyan etmiş olsanız dahi, tedbir nafakası isteme hakkınız vardır. Ancak bu durumda tedbir nafakasına dava tarihinden itibaren değil, talepte bulunduğunuz tarihten itibaren karar verilecektir.
Boşanma veya ayrılık davası sırasında hakim, davanın devamı sürecinde gerekli tedbirleri kendiliğinden alır. Tedbir nafakası eşlerin geçimine ilişkin geçici önlemlerdendir. Dolayısıyla eğer koşulları varsa hakim tarafından kendiliğinden lehinize tedbir nafakasına hükmedilecektir.
Mahkeme nafaka takdiri yaparken kendisinden nafaka istenen eşin mali gücünü, sosyal ve ekonomik durumunu göz önünde bulundurur. Bu sebeple nafaka ödeyecek tarafa, ödemesi beklenemeyecek meblağda bir nafaka yükletilmesi genellikle söz konusu olmaz. Mahkemece belirlenen nafakanın fazla olduğunu düşünüyorsanız bu kararı temyiz edebilirsiniz.
Nafaka çeşitlerinden olan yoksulluk ve tedbir nafakası çocuk olmasa bile zor durumda bulunan eş tarafından diğer eşten istenebilir. Yoksulluk nafakasında boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf (boşanmada kusuru daha ağır olmamak koşulu ile) geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında nafaka isteyebilir. Ayrıca, boşanma davası açan eş ekonomik olarak zor durumda ise, mahkemece dava süresi boyunca belli miktarda bir paranın tedbir nafakası olarak ödenmesine hükmedilir. Tedbir nafakası, mahkemece aksine bir hüküm verilmemişse, hüküm kesinleşinceye kadar devam eder. Tedbir nafakasına bir talep olmaksızın hakim tarafından re’sen karar verilebilecekken, yoksulluk nafakası için mutlaka talepte bulunulması gerekmektedir.
Evlilik birliğinde tarafların mevcut veya beklenen menfaatler yönünden maddi yararları vardır. Taraflar, boşanmayla bu maddi olanaklardan yoksun kalırlar. İşte kusursuz veya daha az kusurlu olan tarafın, kusurlu diğer taraftan, boşanmayla evlilik birliği sona erdiğinden kendisinin mahrum kaldığı maddi olanakların karşılığı olarak maddi tazminat istemeye hakkı vardır. Birçok boşanma davasında boşanmaya sebep olan olaylardan dolayı diğer tarafın kişilik hakları saldırıya uğrar. Örneğin aile içi şiddet uygulanması halinde şiddet eylemi boşanma sebebi olduğu gibi aynı zamanda şiddete uğrayan tarafın kişilik haklarını da ihlal eder niteliktedir. Kişilik hakları ihlal olan tarafın, kusurlu diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun bir para istemeye hakkı vardır.
Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde nafaka miktarının değiştirilmesi için dava açılabilir. Örneğin nafaka alacaklısı kadın daha önce bir işte çalışmıyorken yeni bir işe başladıysa nafaka borçlusu koca nafakanın indirilmesi için dava açabilir. Veya geçen zaman içinde belirlenen nafakanın günün koşullarına göre yetersiz kalması, ihtiyaçların artması gibi sebeplerle nafaka alacaklısı kadın, nafaka borçlusu eski eşe nafakanın artırılması talebiyle dava açabilir.
Nafaka miktarının tespitinde kesin bir sınır ya da kriter söz konusu değildir. Hakim somut olayın özelliklerine, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre takdir hakkını da kullanarak hakkaniyete göre nafaka miktarını tayin eder. Nafaka tayininde kendisinden nafaka istenen eşin mali gücü göz önüne alınır.
Nafaka alan eşin yeniden evlilik yapması, Eşlerden birinin ölmesi Hallerinde kendiliğinden kalkar.
Nafaka alanın hasiyetsiz bir hayat sürmesi, Nafaka alanın yoksulluktan kurtulması, Nafaka alanın bir evlenme akdi olmaksızın fiilen karı koca gibi başka biriyle karı-koca hayatı yaşaması (İmam nikahlı evlilik), Bu nedenlerden birisinin varlığı halinde ise nafaka yükümlüsü nafakanın kaldırılması davası açabilir.

Tanıkların Mahkemeye Davet Edilmesi
Mahkeme tarafından tanıklarınıza duruşmaya gelip tanıklık yapmaları için tebligat gönderilir. Tebligat için mahkemece belirlenen masrafı önceden dosyaya yatırmak gerekir. Bu tebligatta davanın hangi mahkemede olduğu, duruşma tarih ve saati tanığa bildirilir.
Tanığın yakın akraba olması tanık olarak dinlenmesine engel değildir. Önemli olan ifadelerin gerçeğe uygun ve tutarlı olmasıdır.
Tanıkların görgüye dayanmayan, davacı veya davalının anlattıklarını aktaran veya dayanağı olmayan soyut beyanlarına göre karar verilemez. Bu nedenle tanıklarınızın tanıklık yapacakları hususlarda mutlaka şahit oldukları durumlara dayanan bilgi sahibi olmaları gerekir. Örnek olarak, eşinizle devamlı kavga ettiğinize, onun size hakaret ettiğine ilişkin tanık gösterecekseniz, bu tanığın bazı kavgalarınızı bizzat görmüş, hakaretleri duymuş olması gerekir.
Kanunen sayı sınırlaması yoktur, davanın niteliğine göre çok sayıda tanık gösterebilirsiniz. Ancak hâkim tüm tanıkların dinlenmesine gerek olmadığı kanaatindeyse gösterdiğiniz tanıklardan 2-3 tanesini seçmenizi ister ve yalnızca onları dinler.
Tanıklarınızın isimlerini ve açık adreslerini yazdığınız bir dilekçeyi, mahkemenin size verdiği süre içerisinde, mahkeme kalemine vermelisiniz.

Tazminat Hakkı
Eşinizin haklı bir sebep olmaksızın sizi evden kovması manevi kişiliğe yani ruhsal bütünlüğünüze yönelik saldırıdır. Mahkemeye tazminat talebinde bulunabilirsiniz.
Maddi ve/veya manevi tazminat, boşanma davasıyla birlikte veya boşanma davası sonuçlandıktan sonra talep edilebilir. Tazminatın boşanma davasıyla birlikte istendiği hallerde, mahkemece hüküm verilinceye dek yargılamanın her aşamasında tazminat talebinde bulunulabilir. Bu tazminatların boşanma davası ile birlikte talep edilmemesi halinde ilgili dava, boşanma kararının kesinleşme gününden itibaren 1 yıl içinde açılmalıdır. Boşanma davasıyla birlikteki maddi ve/veya manevi tazminat talepleriniz harca tabi olmayacak ve vekalet ücreti doğmayacaktır. Bu halde yalnızca boşanmaya ilişkin harç ve ücretler söz konusudur. Boşanma davasından sonra açılacak tazminat talepli davalarda ise nisbi harç ve vekalet ücreti söz konusu olacağından, tazminat taleplerinizi boşanma davası ile birlikte dile getirmek faydalı olur.
Maddi tazminat miktarı belirlenirken tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın alım gücü, kusurun ağırlığı, maddi desteğin başka bir yolla karşılanmasının mümkün olup olmadığı, kadının yaşı ve evlenme şansı, ortalama yaşam süresi, hakkaniyet ilkesi gibi hususlar dikkate alınacaktır. Manevi tazminat belirlenirken tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın alım gücü, manevi tazminata neden olan eylemin ağırlığı göz önüne alınacaktır.

Onur Kırıcı Davranış
Eşinizin sizin hakkınızda başka insanların yanında aşağılayıcı konuşması size, onur kırıcı davranış sebebiyle boşanma davası açma hakkı vermektedir. Onur kırıcı davranış sebebiyle boşanma davası açabilmek için davranışın ağır olması gerekmektedir. Davranışın onur kırıcı olup olmadığını aile mahkemesi eşlerin karakterlerini, sosyal durumlarını vb. inceleyerek takdir eder.
Eşiniz size hakaret etmiş olduğu için kendisine onur kırıcı davranış sebebiyle boşanma davası açabilirsiniz. Eşinizin size ettiği hakaretlerden sonra bir şey olmamış gibi davranmamanız mahkeme huzurunda örtülü af olarak kabul edecektir ki affeden taraf artık onur kırıcı davranış sebebine dayanarak dava açamaz. Bu sebeple şayet boşanmak istiyorsanız eşinizin size bundan sonra hakaret etmesi durumunda af hükümlerini doğuracak şekilde davranmamalısınız.

Suç İşleme Sebebiyle Boşanma
Hırsızlık ve Dolandırıcılık, Sahtecilik küçük düşürücü suçlardır. Bu sebeple eşinize küçük düşürücü suç işleme sebebiyle boşanma davası açabilirsiniz. Ancak bu sebebe dayanmak için suçun evlendikten sonra işlenmiş olması gerekir.

İhtiyati Tedbir Konulması
Boşanma davası devam ederken mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli derece zorlaşması ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden endişe edilmesi veya gecikme sebebiyle zararın meydana gelebilme ihtimaline karşı olarak mal üzerine ihtiyati tedbir koyulmasını eşler talep edebilir.
İhtiyati tedbir, gayrimenkuller, motorlu araçlar, banka hesapları vs. hakkında verilebilir. İhtiyati tedbir talebi boşanma davası açılmadan önce yetkili ve görevli mahkemeden istenebilir. Bir başka ihtimal boşanma davası açıldıktan sonra davanın görüldüğü mahkemeden de ihtiyati tedbir talep edilebilir. İhtiyati tedbir, nihai kararın kesinleşmesine kadar devam eder.
Eşinizden şiddet görüyorsanız, 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun kapsamında Aile Mahkemesine başvurma hakkınız bulunmaktadır. Hakim olayın niteliklerini inceleyerek aşağıdaki tedbirlerin bir veya birkaçına veyahut tamamına hükmedebilir:
-Kusurlu eşin şiddete veya korkuya yönelik davranışlarda bulunmaması,
-Kusurlu eşin müşterek evden uzaklaştırılması,
-Evin (aile konutunun) şiddete uğrayan eşe ve çocuklarına tahsis edilmesi,
-Şiddet uygulayan eşin eve yaklaşmaması,
-Şiddet uygulayan eşin ev eşyalarına zarar vermemesi,
-Şiddet uygulayan eşin aile bireylerini iletişim vasıtalarıyla rahatsız etmemesi,
-Şiddet uygulayan eşin silah ve benzeri araçlarını zabıtaya teslim etmesi,
-Şiddet uygulayan eşin alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanmış olarak ortak konuta gelmemesi.

Şiddet Uygulanması
Şiddet, Türk Medeni Kanunu uyarınca boşanma sebebidir. Ancak affeden tarafın artık bu hususa dayanarak boşanma davası açmaya hakkı yoktur.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasının sebepleri; Duygusal şiddet, Ekonomik şiddet, Görsel şiddet, Cinsel şiddet, Sosyal şiddet ve Fiziksel şiddet dir.
Eşinizin işten çıkmanıza bilerek ve isteyerek sebep olması ekonomik şiddettir. Bu nedenle evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanarak boşanma davası açabilirsiniz.
Eşinizin ailesiyle ilgilenmesi evlilik birliğinin gereğidir. Eşinizin ilgisizliği duygusal şiddettir ve boşanma sebebidir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanarak eşinize boşanma davası açabilirsiniz.
Eşinizin aşırı kıskançlığı sebebiyle sizi kimseyle görüştürmemesi duygusal şiddettir. Bu sebeple eşinize evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası açabilirsiniz.

Çocukların Velayeti Konusu
Hakim velayete karar verirken çocuğun menfaatini göz önünde bulundurur.
Velayet kararı verilirken esas olan çocuğu korumak, anne babanın ayrılmasından mümkün olduğunca az zarar görmesini sağlamaktır. Buna göre velayeti alan tarafın, çocuğun eğitimi ve sosyal hayattaki ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumda olması gerekir.
Uygulamada genellikle küçük yaştaki çocuğun velayeti anneye verilir. Bunun nedeni çocuğun anne bakımına ilgi ve şefkatine daha çok ihtiyaç duymasıdır. Duruma göre hakim, babanın velayetin doğuracağı sorumlulukları daha iyi yerine getireceğini takdir ederse velayeti babaya da verebilecektir.
İdrak çağındaki çocuğun mahkemece dinlenilmesi ve fikrinin sorulması gerekmektedir.
Aile mahkemesi velayet hususunu düzenlerken mutlaka anne babanın sağlık durumunu araştıracaktır. Eşiniz alkol bağımlısı ise aile sistemi uzmanlarından bu hususta rapor alınacaktır. Bu rapor mahkemede delil olarak kullanılacaktır.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir